Toplumsal Bir Sağlık Felaketi: Diyabet
Prof. Dr. M. Temel YILMAZ Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı.
Prof. Dr. M. Temel YILMAZ Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı.
Birleşmiş Milletler 20 Aralık 2006 tarihli oturumunda, kuruluş tarihinden bugüne kadar üçüncü kez, Tüberküloz ve AIDS'ten sonra Diyabet ile ilgili uyarı kararı aldı.
Birleşmiş Milletler'in A/61/L39/ Rev.1 ve Add.1 61/225 sayılı kararında, "Üye devletleri, Milenyum Gelişme Hedefleri dahil uluslararası önceden belirlenmiş hedefleri göz önüne alarak sağlık bakım sistemlerindeki süreleri gelişmeyle uyumlu diyabetin önlenmesi tedavisi ve bakımı için ulusal politika geliştirmeleri için desteklenmesi gerektiği" belirtilmektedir.
Ayrıca "Tüm üye ülkeleri, hem Birleşmiş Milletler sistemindeki tüm ilgili organizasyonları, hem de gönüllü organizasyonları ve özel sektör dahil, sivil örgütleri, kitlesel iletişim yoluyla diyabet ve ilişkili komplikasyonlar hakkında halkın farkındalığını arttırmak için Dünya Diyabet Günü'nün önemli bir gün olduğunu belirtmiştir" ve 2007'den başlayarak her yıl 14 Kasım tarihinin "Birleşmiş Milletler Dünya Diyabet Günü olarak adlandırılması" kararlaştırılmıştır.
Bugüne kadar yapılan istatistiksel tahminlerin çok ötesinde, dünyada bir epidemik salgın olarak yayılmakta olduğunu göstermiştir.
Dünyada 240 milyon diyabetli, 300 milyonun üzerinde gizli diyabetli (şekerli) hasta yaşamaktadır. Gelecek 20 yıl içinde diyabetin yaklaşık 400 milyon kişiyi doğrudan, dünyada 1 milyar insanı etkilemesi beklenmektedir.
Dünya Diyabet Günü'nde, Birleşmiş Milletler'in tüberküloz ve AlDS'ten sonra diyabet için de bu yönde karar almasını, toplum sağlık perspektifi açısından iyi tahlil etmek gerekir.
Yapılan çalışmalar, diyabetin en yüksek prevalansının özellikle sanayileşmiş ülkelerde olduğunu göstermektedir. Özellikle Kuzey Amerika ve Batı Avrupa'da diyabet prevalansı dünya ortalamasının üç katı kadardır. Ama bu bilgi kadar şaşırtıcı bir diğer bilgi Afrika, Güney Asya ve Ortadoğu gibi azgelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde yüzde 200-400'ler gibi baş döndürücü bir hıza ulaşmasıdır.
Diyabetin bu kadar hızlı yayılması ve erken yaşlara kaymasının temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara dayattığı yeni yaşam modelidir.
Televizyon, bilgisayar teknolojisinin yaşamımıza girmesi, otomobil kullanımının yaygınlaşması, giderek daha hareketsiz ve stresli yaşam, fast food tarzı beslenme ile yüksek kalori alımı ve şişmanlık, yeni yaşam modeli olarak diyabetin kökenini aldığı temel etkenlerdir. On yıl öncesine kadar Tip2 hipertansiyonun ya da kalp hastalıklarının diyabetin başlangıç yaşı 40'lı yaşlar olarak alınırken, günümüzde başlangıç yaşı çocukluk ve gençlik çağına kadar, Tip2 diyabette de 10'lu yaş gruplarına kadar inmiştir. Başka önemli bir tehlike, son yirmi yıldan bu yana yapılan çalışmalar, diyabetin organ hasarı oluşturma sürecinin hastalığın klinik başlangıcından uzun yıllar önce gizli şeker döneminde başladığı ve bu dönemin özellikle hızlandırılmış kalp damar hasarları süreci olduğunu göstermiştir. İnsülin Rezistanı Sendromu ya da Metabolik Sendrom olarak da isimlendirilen bu süreç 45 yaş altı koroner kalp hastalığı, hipertansiyon ya da obeziteden sorumlu tutulmaktadır.
Bugün 45 yaş altı koroner hastalığı hipertansiyon ve dislipidemisi olanlar, ailesinde diyabet olan kişiler ve 45 yaş üstü kilo fazlalığı olan herkes, risk altında olarak kabul edilmektedir.
Diyabette riskli grubun tanı kriterleri de henüz tartışmalıdır. Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) açlık kan şeker 100 mg/dl'nin üzerinde olan herkesi diyabet adayı olarak kabul etmiştir. Fakat sağlık planlamacılarının yaptığı çalışmalar sonunda açlık kan şekerinde risk sınırının 100 mg/dl olmasının toplumda çok büyük bir kitleyi risk grubuna alması üzerine, tıp tarihinde ilk kez Aralık 2006'da bu sınır 110 mg/dl'ye çekilmiştir. Fakat Amerikan Diyabet Birliği bu sınırı halen 100 mg/dl olarak almaktadır. Yine tokluk kan şekeri 140-199 mg/dl arasında olan herkes gizli şeker (preklinik diyabet) olarak kabul edilmektedir.
Diyabet ve gizli şeker, buna paralel olarak dünyadaki bir numaralı ölüm nedeni olan kalp koroner hastalıklarının, hipertansiyonun ve obezitenin bir numaralı nedeni olarak alınmaktadır. Klinik diyabet sınırı olarak açlıkta 126 mg/dl üstü, toklukta 200 mg/dl değerleri üzerinde konsensüs oluşmuştur. Klinik diyabet, Avrupa'da 20 yaş üstü körlük nedenleri arasında birincil nedendir. Hemodiyalize giren her iki hastadan birisi diyabetlidir. Diyabete bağlı bacak amputasyonları Amerika'da trafik kazalarının önündedir.
Bu nedenle diyabet, günümüzde insan sağlığı için en global tehlikelerden birisidir.
Ülkemizde diyabet, 3 milyonu klinik, 3.5 milyonu gizli diyabetli olmak üzere 6 milyon kişiyi doğrudan ilgilenmektedir. Yıllık direkt harcama 3 milyar YTL'nin üzerindedir. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile İstanbul, İzmit, Ankara gibi sanayi şehirlerinde prevalansı dünya ortalamasının 2 katına çıkmıştır.
Diyabet tüm dünya için olduğu kadar ülkemiz için de potansiyel bir sağlık felaketidir.