84. Yılda Genel Görünüm...
Anayasa değişikliği ile hiç kuşkusuz tarikatçılığın önü açılmakta, tarikatlar özgürleştirilmekte, dini ayin yasağı kaldırılmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin yapısı değiştirilerek yetkileri azaltılmaktadır. Anayasa Mahkemesi'ne başvurular sınırlandırılmakta, güçleştirilmektedir. Kürtçe eğitimin, özgürlük adına, önü açılmaktadır.
"Kuvayi-Milliye şehitleri
Siz toprak altında derin uykudayken
Düşmanı çağırdılar,
Satıldık.
Uyanın,
Biz toprak üstünde derin uykulardayız.
Kalkıp uyandırın bizi.
Kuvayi-Milliye şehitleri
Mezardan çıkmanın vaktidir."
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 84. yılını kutluyoruz bu yıl. Seksen dört yıl önce, 29 Ekim 1923'te Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, Türkiye Cumhuriyeti 'ni kurduklarını biliyoruz. Laik ve demokratik bu Cumhuriyetin, Türk gençliğinin koruyuculuğuna bırakıldığını da biliyoruz.
Ne acı ki ülkemiz, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 84. yılında, kuruluş ilkelerine ve kuruluş felsefesine aykırı bir kadro tarafından yönetiliyor. Cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra, Kubilay 'ı kesen düşünce; Sıvas'ta 37 aydını diri diri yakan düşünce; dinci, bağnaz bir dizi eylemi gerçekleştiren düşünce bugün Türkiye 'nin yönetimini eline almıştır. Laik Türkiye Cumhuriyeti , laikliğe karşı bir yönetimin elindedir. Bugün, Büyük Atatürk'ün Çankaya Köşkü'nde iftar yemekleri verilip, kuran okutulmaktadır.
Laiklik, aklın din karşısında özgürlüğüdür. Amaç, kişileri ve devleti dinsel baskılardan kurtarmak; aklı, din karşısında özgürleştirmektir.
Ülkemizi yöneten AKP kadroları ise laikliği, yalnızca din ve inanç özgürlüğüne indirgemeye çalışıyorlar. Öyle algılanırsa, laiklik, dincilik olur. Laiklik adına, ülkemiz dinselleştirilmek isteniliyor. AKP'nin devlet bakanı, "Dini, kişilerin yalnızca inanç alanı olmaktan çıkarmalı, yaşamın her alanına yaymaya çalışmalıdır" diyor.
Böylece, AKP'nin gerçek amacı çok açık bir biçimde ortaya çıkıyor. Bu anlatım bir din devleti özlemini dile getirmektedir.
Cumhuriyetimizin 84. kuruluş yılını kutlarken, sivil anayasa yutturmacası ile gerçekte, din kurallarını öne çıkaran bir anayasa yapılmaya çalışılıyor. Anayasanın tümden yenilenmesi yönteminin yanlışlığı bir yana, sivillik adı altında getirilmek istenilen anayasa, sıkmabaşı üniversitelerde ve daha sonra tüm kamu kurumlarında özgürleştiren, laikliği din kurallarına göre yaşamaya indirgeyen kurallar getiriyor. Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor ki, anayasalar temel yasalardır. Ayrıntılara yer vermez. Bir anayasada üniversitelerde ve kamu kurumlarında ne tür giysiler giyileceği yer almaz.
Kaldı ki sıkmabaş, Anayasa Mahkemesi kararları ile, Danıştay kararları ile ve en son AİHM kararları ile üniversitelerde ve kamu kurumlarında engellenmiştir. Yargı kararlarıyla engellenmiş bir eylemi, yürütme ve yasama organı olarak bir araya gelip, anayasa ile yeniden düzenlemek, kuvvetler ayrımı kavramına ve yargı bağımsızlığına aykırıdır.
Yargı kuramlarının kararlarını işlemez duruma getirmek ve yok saymak amacıyla anayasa çıkarmak, hukuk devleti anlayışı ile de bağdaşmaz.
Cumhuriyetimizin 84. yılını kutladığımız bu günlerde, AKP 'nin sözde anayasa hukukçusu bazı milletvekillerinin, sivil anayasa adı altında, Atatürk'ü anayasadan çıkarmaya çalışmaları, bu yolda açıklamalar yapmaları, anayasamızın değiştirilemez ilkelerine açıkça aykırıdır.
Değiştirilemez o maddeler, Atatürkçü Düşünce sisteminin özüdür.
Aydınlık kamuoyunun tepkisini azaltmak amacıyla değiştirilemez maddeleri olduğu gibi tutarak, ancak öbür maddelerde yapılacak değişikliklerle, bu maddelerin içini boşaltmak kurnazlığı, 84. yılda Cumhuriyeti kuran kuşaklara ve Büyük Atatürk 'e karşı tam bir hayınlıktır. Anayasamızın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif bile edilemez maddeleri Cumhuriyeti kuran, aydınlanma devrimini yapan kuşakların aldıkları bir önlemdir. Cumhuriyeti kuranlar, demek ki bir gün, Cumhuriyetimizin niteliklerini içeren bu maddeleri değiştirmeye çalışanlar olabileceğini düşünmüşler. İşte şimdi o gün gelmiştir. Çünkü, karşıdevrim, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hep vardı ve bir avuç oy uğruna hayın ve aymaz politikacılar yüzünden hep yol aldı. Günümüzde, iktidar oldu.
84. yılda, kadınlarımızı ikinci sınıfa iten ve erkek baskısıyla oluşturulmaya çalışılan uygulamalar, ne acı ki insan hakları, özgürlük adı altında sunulmaktadır. Cumhurbaşkanı 'nın eşi, 15 yaşında evlenince, eşinin baskısıyla Başbakan' ın eşi ise, ağabeyinin baskısı ile başlarını kapatmışlar.
Böylece bu durum özgürlük ve insan hakkı mı oluyor? Bu durum ülkemizin dışarıdaki izlenimini bozuyor, ülkemizi küçük düşürüyor.
Anayasa değişikliğiyle hiç kuşkusuz tarikatçılığın önü açılmakta, tarikatlar özgürleştirilmekte, dini ayin yasağı kaldırılmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin yapısı değiştirilerek yetkileri azaltılmaktadır. Anayasa Mahkemesi'ne başvurular sınırlandırılmakta, güçleştirilmektedir. Kürtçe eğitimin, özgürlük adına, önü açılmaktadır.
Yapılacak değişiklikler arasında, cumhurbaşkanlarına, dokunulmazlık getirilmesinden söz ediliyor. Cumhurbaşkanlarının milletvekilleri gibi dokunulmazlıkları yoktur.
Cumhurbaşkanı olan kişinin seçkin, özel, herkesin üzerinde saygıyla birleştiği bir isim olduğu düşünüldüğünden, onlar için dokunulmazlık akla gelmemiştir. Cumhurbaşkanı olacak kişinin, parasal sorunlardan yargılanan, yargılanacak bir kişi olması, doğal olarak düşünülemezdi. Ayrıca böyle bir düzenleme, kişiye özel bir düzenlemedir. Hukuk tekniğine ve kurallarına da aykırıdır.
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 84. yılını kutlarken, tüm bu olanlar için Mustafa Kemal Atatürk 'ten, Kuvayi- Milliyecilerden özür diliyoruz.
Bu dönem de gelip geçecek.. Türk ulusu , uygarlık, çağdaşlık yolunda ilerlemesini sürdürecektir.
Cumhuriyet 08.11.2007 / Erol ERTUĞRUL